Çocuklara Yönelik Cinsel Taciz ve İstismara Dur Demeliyiz

Son zamanlarda medyada ardışık şekilde karşımıza çıkan cinsel taciz ve çocuk istismarı haberleri, toplum olarak bizleri derin bir utanç ve endişeye sürüklüyor. Her yeni gün, bu karanlık olayların artışına tanıklık ediyoruz. Bu vakalar nerede yaşanırsa yaşansın, kim tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, aslında hepimizin içini sızlatıyor. Çünkü bu insanlar, bu toprakların bağrında, bu küçücük adada, bizim mahallelerimizde, sokaklarımızda cirit atıyor. Bu gerçeklik, bizlerin gözleri önünde, içimizde, canımızın tam ortasında duruyor. İnsanlık adına utanç verici olan ise, bu pis ellerin çocukların masumiyetine uzanması. Çocukların ruhunu, bedenini kirletmek, onların saf ve temiz dünyasını karartmak nasıl olur da bu kadar kolay hale geliyor? Peki, bu suçlara verilen cezalar gerçekten caydırıcı mı? 3-5 yıl hapisle mı kurtuluyorlar? Üstüne üstlük, bu suçlular cezaevinden çıktıktan sonra tekrar aynı pis işleri yapmaya devam ediyor. Yasalardaki bu zayıf yapı, suçlulara adeta cesaret veriyor. Bu noktada, sormamız gereken önemli soru; bu suçlara verilen cezalar gerçekten toplumun vicdanını rahatlatıyor mu? Çocukların güvenle oynayabileceği parklar, sokaklar, mahalleler artık tehlike altında. Yalnız başına oynayan, küçük bir çocuk, maalesef yine bu adada, bu parkta, cinsel saldırıya uğruyor. Bu, artık kabus değil, bizim acı gerçekliğimiz. Bu olaylar, ülkemizde çocukların güvenliğinin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Bu duruma dur diyebilmek için, devletin ve toplumun alması gereken acil önlemler var. Artık sadece sözde değil, fiili olarak harekete geçmemiz gerekiyor. Çocuklara yönelik istismar suçlarının cezalarını ağırlaştırmalı, caydırıcı hale getirmeliyiz. Bu suçlara verilen cezalar, toplum vicdanını rahatlatmalı ve suçluların tekrar aynı suçları işlemelerini engelleyecek seviyeye ulaşmalı. Ayrıca, istismarcıların yakalanması ve adalet önünde hesap vermesi için, kolluk kuvvetleri ve yargı sisteminde ciddi reformlar yapılmalı. Ancak, sadece cezaları artırmak yeterli değil. Toplumsal yapımızda derin yaralar açan, nüfusun kontrolsüz artışını da göz önüne almalıyız. Gerek denetimler, gerekse güvenlik önlemleri güçlendirilmelidir. Gelişen nüfus ve artan göç dalgası, beraberinde yeni sorunları da getiriyor. Toplumun bütün kesimleri, özellikle çocukların korunması konusunda daha bilinçli ve dikkatli olmalı. Çünkü, nüfus arttıkça, çocuk istismarı ve diğer suç oranları da artıyor. Bu, artık sadece bir tesadüf değil, ciddi bir alarmdır. İstatistikler ise, bu sorunun boyutlarını net bir şekilde ortaya koyuyor:

• 2014: 15 vaka
• 2015: 21 vaka
• 2016: 29 vaka
• 2017: 29 vaka
• 2019: 33 vaka
• 2020: 38 vaka
• 2021: 36 vaka
• 2022: 63 vaka
• 2023: 59 vaka

Ve, bu rakamlar sadece resmi kayıtlara yansıyanlar. Gerçekler çok daha ürkütücü ve karanlık. Hiçbir mağdurun sesi duyulmamış, gerçekler gizlenmiş olabilir. Yargı kararlarında ise, cezaların yeterince caydırıcı olmadığı açıkça görülüyor. 16 yaşından küçük çocuklara yönelik istismar suçlarında, azami cezanın sadece 6 yıl olduğunu görüyoruz. Bu ceza, toplumun vicdanını rahatlatmıyor, aksine daha çok öfke ve endişe yaratıyor. Artık yeter diyoruz! Bu sorunlara geçit vermemeli, toplum olarak birlik olmalı ve çocuklarımızı koruma altına almalıyız. Herkes sorumluluk sahibi olmalı, bu karanlık ve utanç verici olaylara sessiz kalmamalı. Çocukların daha güvenli bir ortamda büyüyebilmeleri için, devlet ve toplum el ele vermeli, gereken tüm önlemleri almalı. Çocuklar bizim geleceğimizdir. Onların masumiyetini ve güvenliğini korumak, hepimizin en asli görevi olmalıdır. Bu topraklarda, bu adada, çocuklarımız güvende olmalı. Onların gülümsemesi, bizim en büyük sevincimiz ve gururumuz olmalı.