Türk Devletleri Teşkilatı ve KKTC'nin Uluslararası Konumları Üzerine Analiz
Türk Devletleri Teşkilatı ve KKTC'nin uluslararası konumlarını detaylı analiz ederek jeopolitik ve bölgesel ilişkileri inceliyoruz.

Giriş ve Güncel Durum Değerlendirmesi
Uluslararası İlişkiler Uzmanı, YDÜ Uluslararası İlişkiler bölümünün eski başkanı, akademisyen ve diplomat Doç. Dr. Zeliha Sezgin Khashman, Türk Devletleri Teşkilatı'nın (TDT) son kararlarıyla KKTC üzerine olası yansımalarını detaylı bir şekilde kaleme aldı. Özellikle, Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistan'ın Kıbrıs Cumhuriyetine arka arkaya elçilikler açması ve AB-Orta Asya Zirvesi'nde BM Güvenlik Konseyi'nin 541 ve 550 sayılı kararlarını hatırlatan, KKTC'nin statüsüne ilişkin devletlerin tutumu dikkat çekicidir.
Uluslararası Kararların ve Diplomatik Gelişmelerin Analizi
Bu ülkeler, 2020 yılından itibaren büyükelçi atama süreçlerine başlamış ve uzun süredir Kıbrıs Cumhuriyeti ile karşılıklı yüksek seviyeli ziyaretler gerçekleştirmişlerdir. Asıl mesele, bu ülkelerin Güney Kıbrıs ile diplomatik ilişkileri değil, zirvede vurgulanan ve tüm devletlerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiğine dair kararlılığın, BM kararlarını tanımaları ve Rum kesimi ile ilişkilerini yeni bir seviyeye taşımalarıdır. Ayrıca, AB-Orta Asya Zirvesi'nde yer alan deklarasyonun 4. Maddesi, bölgesel işbirliği çerçevesinde yukarıdaki uluslararası karar ve ilkelerle uyum şartı getirerek KKTC'nin TDT'ne katılımını engellemeye yönelik bir hamle olarak görülmektedir.
AB ve Güney Kıbrıs Üzerinden Gelişen Stratejik Süreçler
2004 yılında, AB genişleme sürecinde veto tehdidini kullanarak, Kıbrıs sorunu çözülmeden Rum Yönetimi'nin AB'ye tam üye yapıldığı ve adanın tümüymüş gibi gösterildiği gerçeği, bölgesel politikaların şekillenmesinde önemli bir dönüm noktasıdır. Rum kesimi ise, AB ve Orta Asya işbirliği dahil olmak üzere, kendi şartlarını dayatarak süreci yönlendirmiştir. Bu bağlamda, AB'nin 2021 raporu, yer altı madenlerine ulaşım ve enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi stratejisiyle Rusya ve Çin’e olan bağımlılığı azaltmayı hedeflemektedir. Bu gelişmeler, AB'nin yeni pazarlar ve güç dengeleri kurma çabasını açıkça ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin Rolü ve KKTC’nin Stratejik Konumu
Bu süreçte, Türkiye’nin öncülüğünde ve aktif diplomasiyle KKTC’nin uluslararası platformlarda daha etkin temsil edilmesi gerekmektedir. Özellikle, Kıbrıs Türk Liderliği’nin, Türkiye’ye daha fazla inisiyatif aldıracak ve kendi çıkarlarını ön plana çıkaracak hareket planları geliştirmesi elzemdir. Bu noktada, KKTC’nin uluslararası ilişkilerde bağımsız hareket edebilmesi için, temsilciliklerin ülkelerde daha planlı ve odaklı çalışması, örneğin Azerbaycan gibi ülkelerdeki durumu yakından takip etmesi ve ilgili konuları gündeme getirmesi önemlidir.
Gelecek Perspektifi ve Olası Senaryolar
Özellikle 2026 yılında Güney Kıbrıs'ın AB Konseyi Başkanı olacağı ve AB’nin Azerbaycan ile ilişkilerini derinleştirmeyi planladığı düşünüldüğünde, bölgedeki gelişmelerin öngörülebilirliği artmaktadır. Ayrıca, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Bakü ziyareti ve ABD’nin yardımıyla Azerbaycan’ı Abraham Anlaşmaları’na katma çalışmaları, KKTC’nin bu gelişmelere karşı hazırlıklı olmasını gerektirmektedir. Tüm bu gelişmeler, çıkarların temel belirleyici olduğu uluslararası ilişkilerde, Türkiye ve KKTC’nin uyum içinde hareket etmesini zorunlu kılmaktadır.
Sonuç ve Tavsiyeler
Sonuç olarak, KKTC’nin daha stratejik adımlar atması ve bağımsız hareket alanını genişletmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, dış politika ve diplomasi alanında uzun vadeli planlar, öngörüler ve senaryolar geliştirmeli, Türkiye ile sürekli istişare halinde olmalıyız. Ayrıca, bölgesel ve küresel gelişmeleri yakından takip ederek, karşılaşılabilecek olası olumsuzluklara karşı hazırlıklı olmalı ve kendi çıkarlarımız doğrultusunda hareket etmeliyiz. "Türkiyesiz diplomatik ilişkilerin sınırlılıklarını göz önünde bulundurarak, KKTC’nin kendi diplomasisini güçlendirmesi ve hareket alanını genişletmesi hayati önemdedir."
Tepkiniz Nedir?






